Turc | Anglais | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | fok balığı | seal n. | ||
There was a seal on the shore. Kıyıda bir fok balığı vardı. More Sentences |
Turc | Anglais | |
---|---|---|
General | ||
General | fok balığı yağı | seal blubber n. |
General | fok balığı iglosu | igloo n. |
General | fok balığı iglosu | iglu n. |
Marine | ||
Marine | yaşlı fok balığı | wig [dated] n. |
Marine Biology | ||
Marine Biology | kuzey pasifik kıyılarında yaşayan bir fok balığı | tangfish (phoca richardii) n. |
Zoology | ||
Zoology | fokgiller familyasına mensup, dış kulak kapakları olmayan, sert bir kürkü olan ve arka bacakları yüzme işlevi gören fok balığı | earless seal n. |
Zoology | fokgiller familyasına mensup, dış kulak kapakları olmayan, sert bir kürkü olan ve arka bacakları yüzme işlevi gören fok balığı | hair seal n. |
Zoology | fokgiller familyasına mensup, dış kulak kapakları olmayan, sert bir kürkü olan ve arka bacakları yüzme işlevi gören fok balığı | true seal n. |
Zoology | boz fok balığı | gray seal n. |
Zoology | yeni doğmuş boz fok balığı | whitecoat n. |
Latin | ||
Latin | akdeniz fok balığı | monachus monachus n. |